Geridönüş Plastik ve Ambalaj Dergisi’nin bu sayısına konuk olan PAGEV Kurumsal İletişim Direktörü Cesur Çaça, çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için “Sorumlu Endüstri Sorunsuz Çevre” mottosu ile hareket etmenin şart olduğunu anlattı. Temiz çevre konusundan, geri dönüşüme kadar pek çok sorumuzu yanıtlayan Çaça, hem üretim kısmında hem tüketici kısmında atılması gereken adımlara dair önemli konuların altını çizerek çöp ve atık arasındaki farktan başlayarak, topluma doğru verileri aktarmanın önemine dikkat çekti.
Türkiye’nin şuan plastik kullanım durumu nedir?
Plastikler ile ilgili şu ayrımın farkında olmamız gerekiyor: “Çöp müdür yoksa dönüşüm müdür?” Hayatımızın pek çok alanında yeri olan ve hayatımızı kolaylaştıran plastikleri dönüştürdüğümüz sürece çevre için sorun teşkil etmez.
Covid- 19 Pandemisi bir yılı aşkın süredir devam ediyor. Bu dönemde poşet ve çatal, kaşık, tabak, ameliyat eldiveni vb. tek kullanımlık plastik ve plastik türevinden üretilen malzemelerin kullanımı arttı.
Ayrıca şuanda yaşadığımız evrende, çevremiz için sorun teşkil eden plastik geri dönüşümü dışında başka problemlerimiz var: Sorunumuz küresel ısınma. Global bir sorun olan bu durumun çözümü için dünya ülkeleri arayıştalar.
Peki, küresel ısınma ile ne oldu?
Artı 1 Derece ısı farkıyla, buzullar erimeye başladı ve deniz seviyesi yükseldi.İklim koşullarında ciddi dengesizlikler yaşanmaya başlandı ve bunun etkileri dolabımızdaki sebzelerden denizdeki balıklara, yağan yağmurun durumuna kadar görüldü.
Yani çevre konusunu konuşacaksak, işin en temeline inmemiz gerekli. Bizim atalarımız, çevre ile ilgili böyle bir kaos yaşamadılar. Sanayi Devrimi ile birlikte hızlı bir şekilde seri üretime geçen modern toplumlar, endüstriyel üretim yapan fabrikalarından dünyaya sera gazlarını salmaya başladı ve çevreyi ciddi şekilde tehdit eden bugün ki şartların fitili ateşlenmiş oldu.
Çevre sorununu ülkelerle sınırlayamıyoruz. Bu kesinlikle tüm dünyayı ilgilendiren evrensel bir durumdur. Türkiye’deki kirlilik diğer ülkeleri; diğer ülkelerdeki kirlilik ise Türkiye’yi etkiliyor.
Örneğin; Lübnan’daki Sayda Limanı’nda bir atık depolama tesisinden deniz karışan atıklar; birkaç gün sonra Türkiye Limanlara ulaşıyor. Ya da Suriye’de savaş devam ediyor. Laskiye Şehrindeki bir atık depolama tesisinde problem yaşandığında atıklar deniz yoluyla Mersin Limanı’na geliyor.
Denizlerdeki kirliliğin sebebi nedir?
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, denizlerdeki kirlilik durumunun, %53’ünün Türkiye’den kaynaklanmadığını söylüyor. Deniz kirliliğinin gemi kökenli olduğunu ve atıkların ülkemiz denizlerine Kuzey Afrika, Pasifik ve hatta Güney Amerika’dan geldiğini, bu durumda deniz kirlenmesinin sadece ait olduğu ülke için değil; tüm dünyanın denizleri için tehlike yarattığını ifade ediyor.
Genel çerçevede bakacak olursak da, denizlerdeki kirliliğin %60’ı yine karasal atıklar nedeniyle oluyor. Yan biz karada bu duruma çözüm üretmediğimiz müddetçe denizlerdeki kirliliğin önüne geçmemiz mümkün görünmüyor.
Karalarda da bu olumsuz durumun gelişmesine neden olan ana kaynak, “vahşi depolama alanları” Türkiye’de son dönemde, büyük şehirlerde, bu konu ile ilgili önemli adımlar atıldı. Yani atık yönetim sistemi kapsamında; vahşi depolama alanlarının sayısı azaldı. Vahşi Depolama alanlarındaki sorun; denizlere yakın olan bölgelere gömülmesi ve bu atıkların dalgalar vb. etkenlerle denize karışması.
Denizleri kirleten atıklar sadece plastikler mi?
Denize baktığımızda; yüzen pet şişeler, poşetler kıyıya vurmuş cam şişeler vb. ile karşılaşıyoruz. Ancak daha geniş düşünmek gerekli. Bu kirliliğin yüzen kısmı; hafif oldukları için yüzeyde görünenler. Bu da şöyle bir algı yarattı: “Sadece plastikler denizi kirletiyor.” Oysa, denizin derinlerine baktığımızda, aklınıza gelebilecek bütün eşyaları görebilirsiniz. Atık, plastikten ibaret değildir ve dönüşüm döngüsüne dahil ettiğiniz sürece, çevreyi tehdit eden bir unsur olmaz.
Sanayi devriminden sonra gelişmiş ülkeler fabrikalarında o kadar hızlı üretim yaptılar ki; buna paralel olarak dünyamız da kirlenmeye başladı. Ve sonra gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere dönüp dediler ki; küresel ısınma ve kirlilik oluştu. Denizlerin sıcaklığı 1.derece arttı. Önlem alacağız: gaz emisyonunuzu azaltın; sera gazlarınızın salınımını kontrol altında tutun. Sanayi alanlarında, üretim sürecinde önlemler alın…
Yani; ekonomik büyüme merkezli davranan da, durumun sağlıklı bir şekilde ilerlemeyeceğini anlayıp önlemler alan ve kurallar getiren de gelişmiş ülkeler.
Bu çerçevede, 2019 yılında “Uluslaraarası Kioto Protokolü” imzalanmıştır: Kyoto protokolü küresel ısınmanın neden olduğu zararları, ortadan kaldırmak için hazırlanmış uluslararası bir anlaşmadır. Bu anlaşma ile birlikte yüzden fazla ülkenin uyması gereken kurallar belirlenmiştir.
Yapılan araştırmaların sonucunda sera gazların küresel ısınmaya ve iklim krizine neden olduğu tespit edilmiştir. Bunu kontrol altına almak hedeflenmektedir. Türkiye’de bu protokolü imzalayan ülkeler arasında yerini almıştır.
Bu hususta, Türkiye yerel anlamda neler yapıyor?
Sera Gazları, ortalama %75’lik bir oranda kirliliğin ana nedeni. Sorunun kaynağına yani üretim yerlerine bakmalıyız. Ancak Türkiye’nin üretimi devam etmeli.Çünkü ekonomik büyümemiz sürmeli. “Sorumlu endüstri, sorunsuz çevre” mottosu ile hareket etmeliyiz. Bu bize yaşanabilir bir dünya bırakacaktır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın girişimleri var: “GEKAP” bunlardan biri ve çeşitli vergi uygulamalarını içeriyor. GEKAP, Geri Kazanım Katkı Payıdır. Pil, ilaç, lastik, akümülatör, ambalaj, madeni yağ, bitkisel yağ, elektrikli ve elektronik eşya ürünleri ile plastik poşetler için Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP) Beyannamesi hazırlanmaktadır.
Avrupa’da da ülkemizde de yapılan başka bir uygulama daha var: Ürün etiketlerinde, “emisyon gazı kredileri” belirtiliyor. Böylece, ürünün üretiminden rafa gelene kadarki süreçte, ne kadar sera gazı açığa çıktığını takip edebiliyorsun. Biz de sivil toplum kuruluşu olarak firmaları bu husustaki uygulama ve mevzuatlardan haberdar etme misyonunu üstlenmiş durumdayız.
Sıfır atık projesi nedir?
Devletimizin yürüttüğü kapsamlı bir projedir. Pilot bölgelerde uygulamaya başlandı: Sıfır Atık Projesi; atıkların çöp olmadan kaynağında ayrıştırılmasına dayanıyor. Böylece geri dönüşüm işlemi daha sağlıklı bir şekilde yürüyor. Sıfır Atık Sistem Kurulumu; Belediye, AVM, İşyeri, Site, Liman, Marina, Terminal, Üniversite, Hastane vb. yerlere yapılıyor. Atıkların; plastik, metal, cam, ahşap, kağıt, komposit, organik, bitkisel atık yağ, elektronik atık, atık pil vb. şeklinde planlanan yerlere atılarak toplanması temel sistemiyle hareket ediliyor.
Halkı, atık geri dönüşümü hususunda bilinçlendirmek için çalışmalarınız nelerdir?
PAGÇEV olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkilendirmiş olduğu, kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak; eğitim kurumlarıyla anlaştık ve “Atık, çöp değildir.” yaklaşımını gençlere benimsetmek için eğitimler veriyoruz. Atıkları kaynağından ayrıştırmanın ve dönüştürerek hammadde olarak kullanmanın önemini fark etmeleri için gayret sarf ediyoruz. Biz dünden bugüne 50 bin çocuğa bu mesajı verdik. Bence, eğitim Sıfır Atık Projesi’nin işlemesi için de en önemli adım.
ATIK ÇÖP DEĞİLDİR. DÜNYADAKİ ATIK YÖNETİMİ İYİ YAPILMAMAKTADIR!
- 1 adet cam şişe ya da kavanoz sanayiye geri kazandırıldığında, bir bilgisayarı çalıştırabilecek 25 dakikalık enerjiyi de kazanmış oluyoruz.
- 8 Adet plastik şişe geri kazandırıldığında, 1 spor forma üretilebiliyor.
- 1 Ton kâğıt için 17 Ağaç kesiliyor. Kâğıtlar geri kazandırılırsa, ağaçlar kesilmeyecek.
Mutlu Balıklar Projesi ile hedeflenen nedir?
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz ve denizlerimizi karasal atıklardan arındırmak için bu projeyi hayata geçirdik. Geçtiğimiz yıl ilk adımı 2012 yılında Büyükada’da atmıştık ve 2020 yılının Kasım Ayı’nda da Beşiktaş Belediyesi ile işbirliği yaptık. “Mutlu Balıklar Etkinliği”nin en önemli özelliği projeyi Avrupa’dan ülkemize taşımış olmamız.
Zira denizlerdeki kirlilik maalesef sadece ülkemizin sorunu değil tüm dünya denizleri bu tehdidin altında. Proje kapsamında avlanma yasağı döneminde balıkçılarımızın deniz yüzeyindeki atıkları temizlemesini hedefliyoruz.
Böylece kendilerine yeni bir kazanç olanağı da sağlayabileceğiz. Dolayısıyla proje ile en önemli kazanım çevre için olurken, aynı zamanda av yasağı döneminde balıkçılarımıza da ekonomik bir katkı sağlanmış olacak. Bu projeyle hedefimiz ülkemizin kuzey, güney ve batısındaki tüm kıyılarına ulaşmak.”