Geridönüş Dergisi’nin ilk sayısı’nda sektöre yön veren değerli isim, PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Yavuz Eroğlu’nu ağırlıyor.
Eroğlu, “PAGEV’nda göreve geldiğimiz günden itibaren en önemli misyonumuz sektörü birleştirmek, bütünleştirmek, geçmiş ve geleceğiyle plastik sektörünün sesi ve öncüsü olmaktı. Geçen süre zarfında hayata geçirdiğimiz projeler, çözüm odaklı yaklaşımımız ve mücadeleci yapımız ile sektörümüzü iyi bir noktaya taşıdığımıza yürekten inanıyorum.”
Yavuz Bey sizi tanıyabilir miyiz? Görev yaptığınız sivil toplum kuruluşlarını sizden öğrenebilir ve kuruluşların amacı ile ilgili genel bilgi alabilir miyiz?
1973 yılında İstanbul’da doğdum. Kültür Koleji’nin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü ve Marmara Üniversitesi Yönetim Organizasyon Bölümü’nde Yüksek Lisans yaptım. Eğitimin hayat boyu sürdüğüne inanıyorum. Harvard Üniversitesi’nde Michael Porter tarafından verilen özel liderlik eğitimine katılmam da bunun göstergelerinden biri.
İş hayatıma çocukluğumda yaz tatillerinde çalıştığım aile şirketimiz SEM Plastik’te başladım. 2002-2009 yılları arasında SEM Plastik’in Genel Müdürlüğünü yaptım 2009 yılından itibaren ise SEM Plastik Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyorum. Aynı zamanda grup şirketlerimizden SEM Global Dış Ticaret ve Credoy Polimer’in de Yönetim Kurulu Başkanıyım.
Plastik sektörünün örgütlenmesi ve firmaların sektörün çatı örgütlerinde bir araya gelerek güç kazanmaları gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda sivil toplum örgütlerinde aktif olarak yer alıyor pek çok dernekte görev yapıyorum. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanlığımın yanında 2016 yılı Nisan ayından bu yana TOBB Plastik Kauçuk Kompozit Sektör Meclisi Başkanlığını sürdürüyorum.
Ulusal ve uluslararası basında; plastik, petrokimya, ambalaj, çevre, geri dönüşüm sağlık, sürdürülebilirlik ve genel ekonomi üzerine yayınlanmış elliye yakın makalem, yurtiçi ve yurtdışında petrokimya, plastik sektörü, girişimcilik ve finans ile ilgili konferanslarda sunumlarım bulunuyor. Plastiklerin icadından günümüze kadarki öyküsünü, mizahi bir dil ve karikatürlerle anlattığım “Geçmişten Geleceğe Plastikler Tarihi” isimli bir de kitabım bulunuyor.
Üniversite yıllarında kurduğum ve ilk başkanlığını yaptığım “İstanbul Teknik Üniversitesi (İ.T.Ü.) Çevre Kulübü” ile başlayan çevrecilik serüvenim, 2012 yılının Haziran ayında dünya kıyılarını atıklardan temizlemek amacıyla Avrupa’da başlatılan Waste Free Oceans (Atıksız Denizler) Vakfının Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Başkanlığı’na seçilmeye kadar uzadı. Merkezi Belçika’da olan ve Avrupa Birliği’nin organizasyonuyla faaliyet gösteren Waste Free Oceans kapsamında, denizlerdeki atıklar balıkçılar tarafından özel ağlarla toplanıyor ve geri dönüşüme kazandırılıyor. Ağlar atıkları toplarken balıklara ise zarar vermiyor. 2020 yılına kadar dünya kıyılarını yüzen atıklardan temizlemeyi hedefleyen bu proje, aşırı avlanmanın da önüne geçerek ekosistemi koruyor. Bu projenin Türkiye ayağını “ Mutlu Balıklar” adıyla yönettik.
2012 Haziran ayında Avrupa Plastik Üreticileri Birliği İcra Kurulu Üyeliği’ne seçilen ilk Türk oldum. Avrupa merkezli 51 derneğin çatı kuruluşu olan EUPC (Avrupa Plastik Üreticileri Birliği), plastik endüstrisinin kalbini oluşturuyor. EUPC, yıllık 45 milyon tonluk plastik üretimi yapan 50 bin üreticiyi temsil ediyor. Avrupa’da 1 milyon 600 bin kişinin çalıştığı endüstri, yılda 280 milyar Euro’luk satış hacmine sahip.
Yine 2014 yılında Amerikan Ticaret Odasının girişimi olan Ortadoğu Ticaret Merkezi (Middle East Commercial Center) projesinin danışma kurulunda yer aldım.
Harvard Üniversitesi’nin ünlü İş İdaresi Profesörü Michael Porter’ın kurucusu olduğu AllWorld Network, Dubai’de yapılan 3. Küresel Girişimcilik Zirvesi’nde, girişimcilik konusunda yaptığım çalışmalar ve bir ilk olan Filistin’deki sanayi yatırımımız nedeniyle Zirve Özel Ödülü’ne layık görüldüm.
İş yaşamımdaki yoğun tempoyu maraton koşularında da sürdürüyorum. Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde tam maraton koştum ve bu alanda çeşitli madalyalar kazandım. Maraton koşularının yanı sıra tiyatro ile de ilgileniyorum, drama eğitimi aldım.
“SEM Plastik 1997 yılında sektörün ilk ihracatını yapan kuruluş.” Şeklinde bir bilgiye sahibiz. Doğru mudur ve süreç ile gönderilen ürün hakkında bilgi verir misiniz?
Şirketimizin faaliyetleri 1977 yılında tarım makinelerine yedek parça üreterek başladı. 1985 yılında aralarında Alcatel, Northern ve Termal gibi alanında seçkin kuruluşların da yer aldığı telekomünikasyon sektörü için plastik parçalar ürettik. 1986 yılında ise bugün sektör liderliğini sürdürdüğümüz tek kullanımlık gıda ambalajlarının üretimine geçtik. Hâlihazırda konusundaki yüzde 100 yerli sermayeli en büyük sanayi kuruluşuyuz. 1997 yılında sektörün ilk ihracatını gerçekleştirdik.
İlk ihracat hikâyemizde ilginç kısaca bahsetmek isterim. Sem Plastik benim için her anlamda çok iyi bir okul oldu. Benim iletişime açık yapım ve başka ülkeler görme isteğim ihracat yapma fikrinin doğmasına yol açtı. Özal’lı yıllar iş yapış şekillerini tamamen değiştirdi. Serbest piyasa ekonomisi dışa açılmayı kolaylaştırdı. O dönemde Türkiye kapalı bir ekonomiydi ve ihracat pazarlarında ise büyük bir rekabet vardı. Kaliteli ve ucuz ürün üretiyor olmamız ihracat anlamında elimizi kuvvetlendiriyordu. Yeni pazarlara açılma heyecanı ile kendimi İTO kütüphanede “ihracat nasıl yapılır?” konulu kitaplar okudum. Ürünlerimizin tanıtımı için küçük broşürler hazırladım. Star Wars akımından çok etkilendiğim broşürde tabak ve bardaklar uzaya doğru uçuyordu. Dünyanın değişik bölgelerindeki potansiyel müşteri olarak gördüğümüz firma ve kurumlara kataloğumuzu gönderdik. İlk cevap Suudi Arabistan’dan geldi. Petrol platformlarında çalışanlara gönderilecek kumanyalarda kullanılacak “lunch box” siparişi aldık. İstanbul Üniversitesi’nin Dış Ticaret Kursu’na gitmiştim. Orada öğrendiğim her şeyi ilk ihracatımızda adım adım uyguladım. Ürünlerimizi teslim ettik ancak belgelerle ilgili farklı bir karışıklık nedeniyle paramızı alamadık. Bu ilk tecrübeden ticaretin her zaman kitaplarda yazdığı gibi işlemediğini öğrendim ve tabii başka birçok şey öğrendim. Sonra bir şekilde müşterimizi Türkiye’ye getirip paramızı almayı başardık.
Bugüne kadar plastik ambalaj sektöründe faaliyet gösteren ve hızla büyüyerek kısa zamanda büyük başarılara imza atan şirketimiz Ar-Ge, teknoloji ve inovasyona yaptığı yatırımlarla büyüyor.
Sektörde 42 yılı geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV) Başkanlığı’na ne zaman seçildiniz ve görevinizi bize özetler misiniz?
Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörleri arasında yer alan plastik sektörünün temsilcisi olan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV) 15 Şubat 2014 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısında “PAGEV Değişim Grubu”muz seçimleri kazandı ve PAGEV Başkanı olarak göreve başladım. İki listenin yarıştığı ve PAGEV tarihindeki en yüksek katılımlı genel kuruldan en genç başkan olarak çıktım. Göreve geldiğimiz günden itibaren en önemli misyonumuz sektörü birleştirmek, bütünleştirmek, geçmiş ve geleceğiyle plastik sektörünün sesi ve öncüsü olmaktı. Geçen bu süre zarfında hayata geçirdiğimiz projeler, çözüm odaklı yaklaşımımız ve mücadeleci yapımız ile sektörümüzü iyi bir noktaya taşıdığımıza yürekten inanıyorum.
En son yazdığınız makalenin konusu nedir? Makalelerinizi hazırlarken nereden yol çıkıyorsunuz?
Yazmak benim için önemli bir iletişim aracı… Bugüne kadar pek çok makale kaleme aldım. Makalelerimi genellikle hislerim ve etrafımda gördüklerimden yola çıkarak kaleme alıyorum. Son yazdığım makale ise çok önem verdiğim kavramlar olan sevgi ve adaletin hayat ve mutluluğa etkisi üzerineydi.
“GEÇMİŞTEN GELECEĞE PLASTİKLER TARİHİ” adlı kitabınızdan söz eder misiniz?
Plastiklerle ilgili çok fazla yanlış bilgi dolaşıyor. “Plastik zararlıdır” söylemleri maalesef bilimsellikten uzak, kulaktan dolma fikirlerle ve önyargılarla yapılıyor. Her gün yeni bir iddia ortaya atılıyor. Çok yönlü bir konu olan plastikleri doğru tanıtmak için ne yapabilirim diye düşünürken bir kitap yazma fikri oluştu. Böylece plastiklerin icadından günümüze kadarki öyküsünü, mizahi bir dil ve karikatürlerle anlattığım “Geçmişten Geleceğe Plastikler Tarihi” isimli kitabım ortaya çıktı. Çok olumlu tepkiler aldığım kitabımın yazım sürecinden de çok keyif aldım.
Plastik Renk Ayırma Makineleri alanındaki son 30 yılda yaşanan gelişmeleri yorumlar mısınız? Renk Ayırma Makineleri öncesini ve sonrasını yorumlar mısınız?
Renk ayırma makineleri geri dönüşümde otomasyonun en önemli unsurları. Özellikle ülkemizde geri dönüşüm, dış ticaret açığını azaltmamız açısından çok önemli. Kaliteli bir geri dönüşüm istiyorsak malzemeleri doğru renklere göre ayırmamız şart ve bu konuda manuel yöntemler yetersiz ve yavaş kalıyor. Burada renk ayırma makineleri önemli bir boşluğu dolduruyor.
Plastikleri dönüştürmek ile çevreyi korumak arasındaki bağlantıyı yorumlar mısınız?
Plastik malzemeleri yakından tanıyan herkesin söyleyeceği gibi biz de iddia edilenin aksine plastiklerin son derece çevreci ürünler olduğunu söylüyoruz.
Plastikler çevresel etkileri açısından hedefe koyulmalarına rağmen çoğu zaman bilimsellikten ve gerçeklerden uzak değerlendirmelere maruz kalabiliyor. İhtiyaçların ortaya çıkardığı, birçok avantaj sunan üstelik çok genç bir malzemeden söz ediyoruz. Aynı zamanda son yıllarda yeni teknolojiler sayesinde kendini geliştiren bir sektör. Yaşadığımız her yerde plastik sektörünün ürettiği ürünler bulunuyor. Medikal ve tıp sektöründe kullanılan plastikleri düşünmek bile yeterli. Yaşam boyu etki değerlendirmeleri plastiklerin, üretimden geri dönüşüme en çevreci etkiye sahip ürünler olduğunu ortaya koyuyor. Geri dönüşümün en büyük avantajı doğal kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olmasıdır. Kullanılan metaller, plastikler, kâğıtlar, cam türevi malzemeler uzun yıllar doğada kalıp toprağın verimini düşürebiliyor. Geri dönüşümde hem doğa korunmuş olur hem de sektörel açıdan hammadde maliyetleri düşürülmüş olur. Bütün bunların yanında enerji verimliliği artar. Bu noktada önemli olan kullan-at alışkanlıklarını değiştirerek kullan-dönüştür-kullan alışkanlığı yaratmaktır.
PAGEV olarak dönüşüm noktasında attığımız adımlarla ilgili bilgileri de paylaşmak isterim. Öncelikle sürdürülebilir bir gelecek hedeflediğimizin altını çizmek istiyorum. Bu doğrultuda 2014 yılında plastik atıkların sürdürülebilir yönetimine katkıda bulunmak, enerji tasarrufu sağlamak, çevre kirliliğini önlemek ve geri dönüşüm ile plastikleri tekrar kullanarak ekonomiye katma değer yaratmak üzere Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı Geri Dönüşüm İktisadi İşletmesi’ni (PAGÇEV) kurduk. PAGÇEV ile bir yandan çevre ve geri dönüşüm konusunda projeler hayata geçirip, eğitimler verip kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışırken diğer yandan da ambalaj atıklarına yönelik geri dönüşüm yapıları kurmakla yükümlü sanayi kuruluşlarının yetkisini üstleniyor ve bu doğrultuda Türkiye çapında bir geri dönüşüm organizasyonu yürütüyoruz. Yerel yönetimlerle de yakın işbirliği halinde atıkların kaynakta ayrı toplanması faaliyetini yürütüyor.
PAGÇEV kurulduğu günden bu yana önemli yol aldı. Her yıl artan bir grafik sergilemekle birlikte 2018 yılında döngüsel ekonomi yaklaşımıyla atık yönetimi çerçevesinde yürüttüğü ambalaj atıklarının azaltılması, yeniden kullanımı ve geri dönüşümü çalışmalarında bin 394 ekonomik işletmenin yükümlülüğünü devraldı. Bu çerçevede 13 milyon nüfusa sahip 70 belediyeye ulaştı. PAGÇEV, 2018’de önceki yıla göre yüzde 28 artışla 280 bin ton ambalaj atığının kaynakta ayrılarak geri dönüştürülmesi faaliyetlerini yürüttü.
Plastik sektörünün “sorumlu endüstri-sorumsuz çevre” misyonu çerçevesinde; Avrupa’da başlatılan Waste Free Oceans (atıksız denizler) Vakfı’nın organizasyonu PAGEV-PAGÇEV olarak ülkemizde uyguluyoruz. 2012 yılında ilki gerçekleştirilen “Mutlu Balıklar” projesinin ikinci 2015 yılında yapıldı. İstanbul Boğazı’nda deniz yüzeyindeki atıklar, proje kapsamında özel bir ağ ile temizlendi. Üstelik bu temizlik sadece plastik atıklar için değil tüm ambalaj atıklarını toplamak üzere gerçekleştirildi. Toplanan atıkların geri dönüşüm işlemlerini ise PAGÇEV yerine getirdi. Geri dönüşümü mümkün olmayan atıklar da çimento fabrikalarında yakıt olarak kullanıldı ve böyle enerji tasarrufu sağlandı. Projenin önümüzdeki süreçte de sürdürülmesini hedefliyoruz.
PAGEV olarak aynı zamanda Plastik Sanayi Birliği (SPI) ve Amerikan Kimya Konseyi (ACC) ortaklığıyla uygulanan Operation Clean Sweep (OCS) veya Türkçe adıyla “İyi Süpürme Operasyonu” protokolünü 11. Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde imzaladık. Projenin Türkiye ayağında yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Harekete dahil olan firmalar, bir yandan sıfır tanecik, küçük parça ve toz kaybı konusunda bilinçlendirilirken diğer yandan çevreye duyarlılıklarını gösteren bir sertifikaya sahip oluyorlar.
Plastik malzemeler kullanan tesisler için gönüllük esasına dayalı bir yönetim programı olan İyi Süpürme Operasyonu, “Küçük şey yoktur” sloganı ile üretim ya da nakliye sırasında yere dökülen plastik hammaddelerinin denizlere karışmasının önüne geçmeyi hedefliyor. Plastik ürünler küçük granüller şeklindeki plastik hammaddelerin eritilerek şekil verilmesiyle üretiliyor. Üretimde ya da nakliye sırasında bu tanecikler yerlere dökülüp kanalizasyon yoluyla denizlere karışabiliyor. Operation Clean Sweep (OCS) hareketi ekonomik değer de taşıyan plastik hammadde taneciklerinin deniz canlıları için tehlike oluşturmaması amacıyla farkındalık, eğitim ve denetim hizmetleri sunuyor. Plastik sanayiinde sıfır tanecik, küçük parça ve toz kaybı için çeyrek asırdır yaptığı çalışmalarla önemli yol kat eden OCS’yi Türkiye’de PAGEV olarak biz temsil ediyoruz.
Plastik Sektörünün geleceğini yorumlar mısınız? Robotik Teknoloji bu sektörde de hissedilecek mi?
Türkiye ekonomisinin itici güçlerinden olan plastik sektörümüz sanayimizin en önemli yapı taşlarından biri konumunda bulunuyor. Gıdadan sağlığa, inşaattan otomotive, kozmetikten tekstile kadar birçok sektörün ana girdi malzemesini oluşturan plastikler neredeyse her üretim kolunda karşımıza çıkıyor. Sektörümüzde 11 bin civarında üretici firma 250 bin kişiyi istihdam ediyor.
Plastik sektörümüz yaklaşık 10 milyon tonluk üretim gücü ile Avrupa’nın en büyük ikinci, dünyanın en büyük altıncı üreticisi konumunda bulunuyor. Ülkemizin 2023 hedefi dünyadaki en büyük ilk 10 ekonomiden biri olmak. Plastik sektörümüz ise daha bugünden dünyanın 6.’ncı büyük üreticisi. Sadece bu veriye bakarak bile sektörümüzün ne denli önemli olduğunu anlamak mümkün.
Ülke ekonomisine 35 milyar dolarlık katkı yapan plastik sektörümüz, doğrudan ve dolaylı toplam 12 milyar dolarlık ihracata imza atıyor, 150 ülkeye mamul ihracatı gerçekleştiriyor. Ayrıca otomotiv, ambalaj, inşaat ve elektronik gibi ihracatçı sektörler kanalı ile yarı mamul ve mamul şeklinde önemli miktarda dolaylı ihracatımız var. Plastik mevcut hacmi ve potansiyeli ile kimya sanayinin de lider sektörü.
Türk plastik sektörü olarak Türkiye ekonomisine en çok katkı sağlayan sektörlerin başında geliyoruz. Sanayicilerimiz sektörümüzün büyümesi, ülke ekonomisinin ve istihdamının gelişimi için canla başla çalışıyor. Bu doğrultuda her yılın başında sektör olarak hedeflerimizi belirlerken “büyüme” önceliğimiz oluyor. 2018 yılına da bu doğrultuda başladık ve hedefimizi yüzde 5 artış ile miktarda 10,1 milyon ton ve 38,8 milyar dolarlık üretim olarak belirledik. Ancak ekonomideki belirsiz görünüm ve kurlardaki dalgalanma yılın ikinci yarısındaki büyüme ivmemizi sekteye uğrattı. Ayrıca yatırımlarda da bir duraklama gözlendi. Üretim, ciro rakamları ve kârlılık oranlarında gerileme yaşandı. Sonuç olarak 2018’i, yaklaşık 9,6 milyon ton civarında üretim ve 35 milyar dolar seviyelerinde ciro ve yüzde 5’lik bir küçülme ile kapattık. Bu zorlu süreçte sanayicilerimizin tutunduğu en sağlam dal ihracat oldu. İç pazardaki kayıplar ihracat ile dengelendi. Direkt ihracatta yüzde 16 oranında bir artışla 5 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşıldı. Önümüzdeki dönemde ihracatımızı artırmak için yeni ürün ve pazar çeşitlemesine odaklanacağız. Katma değerli üretim de bu süreçte kilit bir rol oynayacak.
Son dönemde sektörümüzde üzerinde çok konuşulan Endüstri 4.0’a doğru bir eğilimden söz edebiliriz. Henüz bu konuda yolun başında olsak da Endüstri 4.0’a hızlı bir geçiş olacak. Plastik sektörü, başta otomotiv olmak üzere birçok ihracatçı sektöre mamul ve yarı mamul üretiyor. Hızlı bir sektör olmasından dolayı otomotiv sektöründe kullanılmaya başlanan Endüstri 4.0 konsepti, otomotiv sektörüne plastik parça imal eden firmaları da bu vizyona hazırlıyor. Otomotiv sektöründeki endüstri 4.0 geçiş süreçlerini diğer alt sektörlerimiz de takip etmekte, özellikle yeni yatırımlar bunun üzerinde kurgulanırken tevsi yatırımlarda endüstrinin dijitalleşmesi yönünde adımlar atılıyor.
Otomotiv, beyaz eşya, elektrik-elektronik gibi plastiğin giderek daha fazla kullanıldığı teknoloji ve Ar-Ge yoğun sektörlerdeki değişim de bu ürünlerde kullanılan plastiklerin özelliklerine doğrudan yansıyacaktır.